(...)Diğer bir deyişle siz istediğiniz kutsalı seçmekte ben de onu istediğim gibi ‘eleştirmekte’ serbestim. İsterseniz siz de benim kutsalımı ‘eleştirerek’ karşılık verebilirsiniz... Bu anlayışta bir dünyanın sağlıklı bir toplum üretmesinin önkoşulu herkesin liberal olmasıdır. O zaman sorun çıkmaz ve herkes kendi alanına ve haklarına razı olur. Nitekim liberalizm de zaten herkesi liberal varsaymaktadır. Farklı ideolojilerin varlığı kabul edildiğinde bile, bu ideolojilerin farklı zihniyetlere oturdukları, dolayısıyla farklı değerlerden beslendikleri göz ardı edilmekte ve sanki herkes liberalizmin ‘üst’ kurgusuna uygun bireyler olmak zorundaymış gibi davranılmaktadır.
Mahcupyan Liberalizm'in "ust kurgusu"ndan soz ederken bunu her zaman toplumsal ve hukuki bir kontekstin icinde algilandigini goz ardi edip bir tur kisisel bir tavir haline sokmak istiyor. Daha sonra bu eksiklik, Mahcupyan'in yazinda gorecegmiz gibi, kendi icinde celisik bir durum sergilemektedir.
Bir de "liberalizm ust kurgusu"nu elestirip bunu kotu bir seymis gibi gostermek isteyen Mahcupyan alternatif bir "ust kurgu" olarak "demokratligi" onermek istiyor.
Buna karşılık demokratlık başkalarının kutsalını felsefi anlamda kendi kutsalıyla bütünleştirir. Çünkü demokratlık kendi kutsalınızın bir öznel tercih olduğunu ve diğer öznel tercihler karşısında hiçbir kategorik üstünlük taşımadığını kabul etmenin ötesinde, diğer kutsalla ilişki aramayı da gerektirir...
Demokrat "halk" veya "toplum" anlamina gelen "demo" sozcugun yonetim anlamina gelen "krasi" sozcugunden meydana gelen ve "halk'in egemenliginde yonetim" icin denir.
Peki "kutsallarla butunlesmek" mavali nereden cikiyor ? Nedir bu "demokratlik" bayragi altinda uydurulanlar? Olsa olsa demokrat olan kisi halkin cogunlugu tarafindan uyugulanan yonetim bicimin taraftaridir. O kadar. Kisisel dinamikleri ve gorunguleri toplumsal dinamiklerden ve gorungulerden ayirt edememek her zaman eksik analizlere gorturur.
(...)Ama biz birbirimize benzemiyoruz ve gerçek konuşma ihtiyacı birbirine benzemeyenler arasındadır. Nitekim demokratlığın günümüz dünyası açısından gereği de burada. Çünkü dünya konuşmayı unutmuş durumda... Hatta liberalizm sayesinde konuşmanın gereksizliği bile savunulabilmekte...
Iste Mahcupyan'in celisik kurgusu burada ortaya cikiyor : liberal olmayan bir ortamda yani fikir ve inanc ozgurlugun taninmadigi bir ortamda "birbirine benzemeyen insanlari" birbirleriyle konusmaya nasil tesvik edersin ki ?
Liberaller konuşmayı hep ‘müzakere’ olarak algılıyor ve birinin galip çıkacağı bir çekişme sanıyorlar. Çünkü liberaller gerçekten de böyle davranıyor, karşılıklı tavizle gelinen bir uzlaşmadan ötesini hayal dahi edemiyorlar...
Taraflar nicin ille tavize zorlanmak istesin ki ? Liberalizm'in daha uzun bir tarihi oldugu Bati toplumlarin icinde kendi inanc ve dusuncelerinde kimseye taviz vermeden yasalar icinde yasam ve faaliyetlerini surduren cok sesliligi yok etmek istemektir bu.
Oysa demokratlar için konuşma kazanılacak bir müzakere değil, karşındakini anlamak üzere yürütülen bir arayıştır. Her iki tarafın da demokrat bir kültürde buluşması, her iki tarafın da değişimini ima eden bir ortak bakışın sinerjisini ima eder. Sağlıklı birlikteliklerin önkoşulu da budur, herkesin kendine bakıp ötekini sanal olarak ürettiği bir liberal dünyanın soyut bireyselliği değil.
Sinerjiye minerjiye gerek yok. Nicin ? Cunku "demokratlik" kisisel bir dinamik degil toplumsal bir dinamiktir. Mahcupyan bu yazisinda "liberalizm" ve "demokrat" gibi kavramlari tam anlamadan ve carpitarak ele almis ve bize bunlarin cambazligini yapmaya kalkiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder